Atatürk’ün En Çok Sevdiği Çiçek Nedir?
İzmir’de, genç, enerjik ve bazen gereğinden fazla derin düşünen bir insan olarak günlerim geçiyor. Evet, evet! Bildiğiniz o tipik “her şeyin anlamını sorgulayan” biri var ya, işte o benim. Ama bir gün fark ettim ki, Atatürk’ün en çok sevdiği çiçek hakkında bir şeyler yazmak, hem mizahi hem de düşündürücü olabilir. Ve ben de işte o noktada devreye girdim. Haydi, bir çiçek üzerinden hem tarihi hem de bugünü mizahi bir şekilde tartışalım!
—
Hadi, Hadi, Atatürk’ün Çiçeğini Öğrenelim!
Bu yazının başlığına bakınca, hemen herkesin kafasında bir soru belirebilir: “Atatürk’ün en çok sevdiği çiçek nedir?” Gerçekten, yıllardır bu çiçeği araştırırken anladım ki; en çok sevilen çiçek deyince, hayat aslında bazen basit bir soru değil. Ama ben size cevabı hemen vereyim: Kırmızı bir ay çiçeği.
Evet, yanlış okumadınız, Atatürk’ün en çok sevdiği çiçek ay çiçeğiymiş! Fakat bunu öğrenmek için sadece 2 saatlik bir araştırma yapmak da yetmiyor, insan biraz da yaşamın anlamını sorguluyor. Yani, nasıl bir çiçek bu? Kırmızı olmasının bir anlamı var mı? Neden ay çiçeği? Belki de derin düşüncelerimi bir kenara bırakıp, biraz mizah yapmalıyım.
—
Bunu Anlamak İçin Sadece Çiçekleri Değil, Hayatımı Sorguladım!
İzmir’de, sıcak yaz günlerinin birinde, kahvemi içerken Atatürk’ün sevdiği çiçeği araştırmaya başladım. Başlangıçta, “Ay çiçeği işte, ne var bunda?” diyordum. Ama sonra düşündüm: Bu çiçek Atatürk’ü neden bu kadar etkileyebilmiş? Belki de içinde bir şeyler var. Bir anlam.
Açıkçası, bir çiçekten felsefe yapmak da çok tuhaf bir şey. Ama işte, hayatta bazen, o çiçek gibi sıradan görünen şeyler derin anlamlar taşıyor. Tıpkı bir gün “Vay be, hayat böyle de olabilirmiş” dedikçe bir bakıyorsun, derin bir düşünceye kapılmak gerekebiliyor. Ay çiçeği, güneşi takip eder, değil mi? Atatürk de hep ışığa yöneldi, bize yön verdi. Bunu yazarken bile “bu kadar derin olamaz!” diyorum ama, yine de içimi döktüm.
—
Diyalog Zamanı: “Güneş mi, Çiçek mi?”
Ben: “Ya şimdi, bu ay çiçeği Atatürk için çok anlamlı, tamam da, ben ne zaman güneşi takip edebilirim ki?”
Arkadaşım: “Sen zaten sabahları güneşle birlikte kalkmak yerine, güneşi sen bekliyorsun, o yüzden pek alakalı değil bence.”
Ben: “Evet ama ay çiçeği olsam belki de 7’de kalkarım!”
Arkadaşım: “Tabii tabii, 7’de kalkıp günü ‘işte bugün daha başarılı olacağım’ diye bir manifesto okuyarak başlarsın, sonra 11’de yine uykusuz kalırsın.”
Ben: “Yani bu da doğru tabii.”
—
Atatürk’ün Çiçeğiyle Duygusal Bağ Kurmak
Tam bu noktada, Atatürk’ün çiçek sevgisini ve bizim günlük hayatımıza nasıl yansıdığını biraz daha derinlemesine düşünmeye başladım. O çiçek, Atatürk’ün güneş gibi her zaman ilerleyen, ışıkla yön bulan bir figür olma arzusunun simgesi olabilir mi? Olabilir. Ya da belki de sadece bir çiçekten fazla bir şey değil, ama ben onu birden fazla anlamda görmek istedim. Öyle değil mi? Bir çiçeği sevmenin bile bir anlamı olmalı.
Bazen hayatta en basit şeylere takılıp, “Bunun ne anlamı var?” diye sorarız. Halbuki, her şeyin bir anlamı vardır; mesela Atatürk’ün sevdiği çiçek, belki de bizlere her zaman bir hedefin, bir yolun olduğunu hatırlatmak içindir. Bu da bir anlam değil midir?
—
Atatürk ve Ay Çiçeği: Geçmişten Günümüze Bir Anlam Arayışı
Şimdi biraz daha ciddi bir noktaya gelelim. Gerçekten Atatürk, ay çiçeğini sevmişse, demek ki o çiçekten bir şeyler almış. Belki de onu görünce “İleriye doğru her zaman güneşin ışığıyla ilerle!” demek istemiştir. Her ne kadar ben sabahları kalkmakta zorlanıyor olsam da, o ay çiçeğinin, her zaman doğru yolda, doğru yönü takip etme simgesi olduğunu düşündüm.
Bunu bir kenara koyarak, günlük hayatımıza bakınca, bazen çok gereksiz şeylerle ilgileniyoruz, ama “bunu gerçekten seviyor muyum?” diye sorunca, işte o zaman hayatın anlamını daha net görebiliyoruz. Tıpkı Atatürk’ün sevdiği çiçek gibi, her şeyin bir anlamı olabilir, hatta çiçeklere bile.
—
Sonuç: Çiçeklerden Dersler Alalım!
Sonuç olarak, Atatürk’ün sevdiği çiçek aslında sadece bir çiçek değil. O, bize her zaman güneşi takip etmenin, hayatı doğru yolda yürüyerek anlamlı kılmanın bir hatırlatıcısı. Biz de bazen gereksiz takıntılarla boğulabiliriz ama en basit şeylere odaklanarak, onlar üzerinden dersler alabiliriz.
Şimdi, ay çiçeği hakkında daha fazla düşününce, bir bakıyorsunuz, onun anlamını derinlemesine çözümlerken bir yandan da “Kahvemi içtim, şimdi ne yapıyorum ki ben?” diyorsunuz. Neyse ki, en azından bir çiçek hakkında yazdım, belki bundan sonra sabahları erken kalkmak için bir sebep bulurum!
—
Evet, ben de bazen güneşin ışığını takip etmeye çalışırım. Ama bir çiçek gibi değil, biraz daha… sorgulayıcı 🙂